Malatya,
Türkiye’deki 81 ili oluşturan illerden birisidir.
Doğu Anadolu Bölgesi’nin
Yukarı Fırat Bölümü’nde bulunur. Bulunduğu konumda bölgenin en gelişmiş şehridir.
[2] İlk olarak
Hitit döneminde kurulmuştur. O günden bugüne el değiştirerek yıkılıp yeniden yapılarak günümüze kadar gelmiştir.
Malatya, kayısı diyarı olarak bilinir. İlde yetişen kayısılar, dünya genelinde ünlüdür ve kayısı üretiminin % 80'ini Malatya Ovası’nda bulunan kayısı bahçeleri sağlar.
Şehrin Adı
Malatya'nın adı Kültepe tabletlerinde Melita olarak, Hitit tabletlerinde "Maldia" olarak geçmektedir. Malatya kelimesi Hititçe bal anlamına gelen Melid kelimesinden türetilmiştir.
Eski çağ coğrafyacılarından Strabon, Malatya'yı, kesin olarak belirtmemekle birlikte, Komagene sınırında Kapadokya Krallığı’nın (M.Ö. 280-212) on valiliğinden biri olarak göstermiştir.
Tarih
Oğuzların bir boyundan birinin mensubu olduğu Battal Gazinin ata yurdudur. Bölgede Türkler ve Kürtler daima beraber yaşamışlardır. Yöre halkı kayısı ticaretinden dolayı zenginleşmiştir. Türkiyenin en güvenli yerlerinden biridir.
Erken Dönem
Malatya 5 milyon yıl önce denizdi.
Hititler M.Ö. 2000 yıllarının başında bu bölgede hüküm sürmeye başlamışlardır.
M.Ö. 1750 yıllarında Kuşsara Kralı Anitta, Anadolu'yu tek bir yönetim altında toplayarak siyasi birliği sağlamış ve Malatya'yı da bu birliğe dâhil etmiştir. II. Murşili, Muvattalli ve III. Hattuşili dönemlerinde Malatya, Hitit merkezine bağlı kalmıştır.
Asur Kralı Sanherib (M.Ö. 705-M.Ö. 681) döneminde Asur egemenliğine giren Malatya, daha sonra Med ve Perslerin hâkimiyetine girmiştir.
M.Ö. 4. yüzyılda Makedonya Kralı İskender'in Anadolu'yu ele geçirmesinden sonra, Malatya Helenistik kültürün etkisinde kalmıştır. Bu tarihten sonra Malatya sırasıyla, Medlerin, Perslerin, Romalıların, Bizanslıların, Selçukluların egemenliği altına girmiştir.
Osmanlı Dönemi
1515 yılından itibaren Osmanlı yönetimi altına giren Malatya, Harput Vilayeti’ne bağlı iken, Cumhuriyetle birlikte (20 Nisan 1924 Anayasası 89. maddesi ile) il olmuştur. İl olduktan sonraki ilk belediye başkanı, Hasanbey Caddesi'ne de ismi verilen son Osmanlı beyi Hasan Derinkök'türr.[5]
Cumhuriyet Dönemi
Malatya ili 1927-1931 yıllarında; Adıyaman, Kahta, Arapkir, Akçadağ, Hekimhan, Pütürge ve Kemaliye (Eğin) ilçelerinden oluşuyordu. Toplam nüfusu 258,331 olup merkez nüfusu köylerle birlikte 56,528’dir. Vali Mehmet Tevfik Bey, belediye başkanı Mehmet Naim Karaköylü idi. Belediye binası Emir Ahmedoğlu Hanı’ndaydı.
Şehirde Cumhuriyet Halk Partisi, Türk Ocağı, Türk Hava Kurumu, Kızılay kurumlarının birer şubesi bulunmaktaydı.[6]
Coğrafya
Coğrafi Konum
Arazi Yapısı
Malatya, Dogu Anadolu bölgesinin bati bölümünde yer almaktadır. Doğuda Elazığ (98 km) ve Diyarbakır (251 km), güneyde Adıyaman (185 km), batıda Kahramanmaraş (219 km), kuzeyde Sivas (245 km) ve Erzincan (363 km) illeri ile çevrilidir.
İl genelinde yer alan dağların başlıcaları Malatya Dağları, Nurhak Dağları, Akçababa Dağları, Yama Dağı iken, başlıca akarsular Söğütlü Çayı, Morhamam Çayı, Kuruçay, Tohma Suyu, Sultansuyu, Sürgü Suyu, Beylerderesi, Mamıhan ve Şiro Çayı'dır.
Ayrıca Beydağları'nın o muazzam görüntüsü, o uzantısı şehre ayrı bir güzellik katmaktadır. İl, İç Anadolu, Akdeniz, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin arasında tampon bir bölge olma özelliğini de taşımaktadır.
Malatya ili, deprem kuşağı bakımından ikinci büyük fay kuşağında yer alır. Bölgenin dağlık ve dinamik bir yer hareketliliğine maruz kalması sonucu depremler sık sık meydana gelir. Yani kıvrımlı bir arazi şekli yaygındır. Malatya'nın deniz seviyesinden yüksekliği 960 metredir (merkez).
İklim
Malatya ilinde karasal iklim koşulları hüküm sürer. Evvel çok çetin kış ayları yaşanıyor olsa da, Malatya'daki su potansiyeli sebebiyle son yıllarda inşa edilen barajlar il genelinde iklimi fazlaca yumuşatmıştır.
Akarsular ve Göller
Orduzu-Pınarbaşı gölleri meşhurdur; piknik ve dinlenme merkezidir. Ayrıca Fırat'ın büyük bir bölümü de Malatya'nın doğusundan geçmektedir. Pütürge ilçesinin Şiro Çayı da meşhur akarsularındandır ve bu akarsu balığıyla ünlüdür.
Bitki Örtüsü
Malatya il topraklarının % 54’ü çayır ve meralarla, % 31’i ekili ve dikili arazi ile kaplıdır. Ormanı azdır, ormanlık alanı % 10’dur. Geniş Malatya Ovası, bozkır görünümündedir. Akarsu çevreleri orman gibi uzayan kayısı bahçeleri ile kaplıdır. Malatya Toroslarında en çok meşe, vadi yamaçlarında ardıç ağaçlarına rastlanır. Platolar çayır bakımından zengindir.
Malatya Alüvyal Topraklar
Bu topraklar, akarsular tarafından taşınan, depolanan materyaller üzerinde oluşan genç topraklardır. Üzerlerindeki bitki örtüsü iklime bağlıdır. Bulundukları iklime uyabilen her türlü kültür bitkisinin yetiştirilmesine elverişli ve üretken topraklardır.
Alüvyal topraklar Malatya ilinde daha çok Fırat Nehri ile Tohma Çayı boyunca uzanmaktadır. Toplam alanları 20.236 hektardır. Bunun 19.703 hektarı birinci sınıf, 442 hektarı yetersiz drenajlı ve ikinci sınıf, 95 hektarı ise kötü drenajlı üçüncü sınıf arazilerden oluşmaktadır.
Malatya Bazaltik Topraklar
Bu topraklar genellikle orta derin veya sığdır. Ağır killi topraklardır ve profilleri iyi gelişmemiştir. Malatya’da bu topraklar Kürecik bucağının batısında ve güneyinde ve Arapgir ile Arguvan arasında bulunurlar. 75.080 hektarlık ölçümleri ile ilde % 6,1′lik yer tutan Bazaltik toprakların %26’sı toprak işlemeli tarıma uygundur. %66′lık kısmı meradır.
İlçeler
Ekonomi
Malatya, ekonomik olarak bölgenin en gelişmiş şehridir. Ekonomi başlıca kayısıya dayanır. Malatya'da bulunan birçok kayısı fabrikası istihdam sağlar. Bunun yanında, tekstil fabrikaları ekonomiye can verir. Malatya'da iki organize sanayi bölgesi bulunmaktadır ve üçüncü organize sanayi bölgesinin altyapı ihaleleri tamamlanmıştır. Ayrıca Malatya'nın teşvik paketi kapsamında bazı büyük şirketler, bölgeye yatırım yapmışlardır. Buna Eczacıbaşı'nın yapım aşamasında olan nükleer tıp fabrikası örnektir. Ayrıca Malatya'da sanayi sitelerinde bulunan küçük işletmeler de Malatya ekonomisine can verir. İnönü Üniversitesi de ticaretin ve kentin büyümesinde etkili olmuştur. Malatya'da birden fazla hidroelektrik santralleri bulunmaktadır. Bunlardan biri Karakaya Barajı'ndadır.
Kültür ve Sanat
Malatya, bölge için önemli bir kültür sanat merkezidir. Buna müze ve sonradan açılan alışveriş merkezi büyük ölçüde katkıda bulunmuştur. Ayrıca, devlet tiyarosunun açılması, kültür ve kongre merkezinin açılması, Malatya kültür ve sanatını önemli ölçüde değiştirmiştir.
Camiler
Malatya merkezinde yaklaşık 500 yıllık tarihi olan bir cami bulunmaktadır. Adı Yeni Cami olan eser son yıllarda restore edilmiştir. Bir diğer cami de Ulu Cami'dir.
Müzeler
Arkeolojik Alanlar
- Arslantepe Höyüğü (Orduzu belediye sınırları içinde bulunur): eski bir yerleşim bölgesi, ilk arkeolojik araştırmalar 1932'de Fransızlar tarafında yapılır. Bu alanda bir açık hava müzesi yapılması planlanıyor. Aslantepe Höyüğü'nde bugüne kadar birçok medeniyet yaşamıştır.Aslantepe höyüğü dünyada kurulan ilk yerleşim bölgelerinden biridir ve bugüne kardar 27 medeniyeti ağırlamıştır.
Önemli Mekânlar
Malatya'nın en meşhur yerlerinden bir tanesi Kanalboyu’dur.
Yöresel Yemekler
İçli köfte, analı kızlı, kayısı tatlısı, ekşili köfte, mercimekli köfte, kulak çorbası, tavşanlı yufka, kaburga dolması, tava, kâğıt kebabı, kalbur hurması, bilik, pirpirim cacığı, yapraklı köfte.
Eğitim
91000 dev öğrenci projesi ile daha da iyi eğitim verilmeye başlanmıştır.Malatyada malatya halkının ihtiyaçlarını karşılıyacak bir çok okul vardır ve eğitimi iyidir.
Ulaşım
Malatya'da bir havaalanı bulunur. Ayrıca son yıllarda yeni çalışmalar ile tren yolları ve kara yolları geliştirilmiştir.
ÖNEMLİ YERLER:
İÇMELER
İspendere İçmesi
MalatyaElazığ yolu üzerinde Malatya'nın 28 km. doğusunda İspendere köyündedir. içme, ağaçlar arasında açık bir alanda olup, üç kaynaktan çıkan su hem içme, hem de banyo yapma amaçlı kullanılmaktadır. Suyu; sindirim sistemi, idrar yolları ve karaciğer hastalıklarına iyi gelmektedir, il Özel idaresince yaptırılan bir motel ve gazinosu mevcuttur.
Balaban İçmesi
Darende ilçesi, Balaban bucağına 1 km. uzaklıktadır. Mide, böbrek rahatsızlıkları ve cilt hastalıklarına iyi gelmektedir.
Harap Şehir İçmesi
Doğanşehir ilçesindeki bu içmenin suyu, idrar yolları hastalıkları ve böbrek rahatsızlıklarına iyi gelmektedir.
GÖRÜLEBİLECEK YERLER
Kent ve ilçelerinin doğal güzelliğinin yanı sıra, kültürel ve tarihsel eserler ile bazı yerler, turistik açıdan öneme sahiptir ve ilgi çeker. Ancak şu bir gerçektir ki, ülkemize her yıl önemli bir girdi sağlayan turizm sektöründe Malatya adına ilginin kaynağı tartışılmaz biçimde Nemrut Dağı ve bu dağdaki açık hava mabedinde sergilenen eserlerdir. Nemrut'u Battalgazi Ilçesi'ndeki eserler izler.
Kent ve ilçelerinin doğal güzelliğinin yanı sıra, kültürel ve tarihsel eserler ile bazı yerler, turistik açıdan öneme sahiptir ve ilgi çeker. Ancak şu bir gerçektir ki, ülkemize her yıl önemli bir girdi sağlayan turizm sektöründe Malatya adına ilginin kaynağı tartışılmaz biçimde Nemrut Dağı ve bu dağdaki açık hava mabedinde sergilenen eserlerdir. Nemrut'u Battalgazi Ilçesi'ndeki eserler izler.
Aslantepe
Malatya'nın 6 km. kuzeydoğusunda Orduzu'da bulunan yığma toprakla meydana getirilmiş on höyükten biridir. M.Ö. 19001200 yılları arasında yaşamış bir Hitit yerleşme yeridir. Atatürk'ün emriyle burada 1933 yılında Fransız I. Delaporte, 1948 yılında C.Schaeffer ve 1962 yılında italya F. Meriggi ile M.Puglisi tarafından kazılar yapılmıştır. Bu kazılar sonunda ilk eski tunç çağı, Hitit İmparatorluk çağı, Hellenistik Çağ, Roma ve Bizans olmak üzere çeşitli kültür tabakalarına rastlanmıştır. Burada Hitit ve Asur hükümdarlarına ait saray kalıntıları, kabartmalar aslan heykelleri ve süslü vazolar bulunmuştur. Bu eserlerin çoğu Ankara Arkeoloji Müzesine götürülmüştür.
NEMRUT DAĞI
Nemrut Dağı Adıyaman'ın Kahta ilçesi ile Malatya'nın Pütürge ilçesi sınırlarının kesiştiği 2150 metre yüksekliğinde olan bir dağdır. Bu dağ Malatya'ya 94 km. mesafededir. İlk bakışta dağın doruğu gibi görülen tepe, tahminen 50 metre yüksekliğinde ve 150 metre çapında bir höyüktür. Bu höyüğün doğusu ve batısında Kommagene kralı I. Antiochos tarafından yaptırılmış çok ilginç heykeller ve tapınak bulunmaktadır. Birbiri üzerine yığılan taşlarla meydana getirilmiş höyük çağımıza ulaşabilmiş ender hazinelerden birisidir. 1953 yılından itibaren Connecticut American School Of Orient Research adına Theresa Goel tarafından yapılan araştırmalara göre, tümülüs topraktan yapılmamış, yumruk büyüklüğünde kırılmış taşlardan meydana gelmiştir. Bu höyüğün altında kral I. Antiochos'un mezarının olduğu sanılmaktadır. İşte bu önemli fark onu diğer tümülüslerden ayırır. Doğu, batı ve kuzeydeki üç teras kayalar içine oyularak yapılmıştır. Doğu terastaki eserler mimari ve heykeltraşlık yönünden çok ilginç ve ilk çağ sanatını yansıtmasıbakımından çok önemlidir. Batı kısmındaki dev heykeller, doğuda, piramidal ve taht altları, kuzey ve güneyde alçak duvarlar uzun bir şekilde devam eder.
Antiochos'un pers tipli ve giysili röliyefi vardır. Ayrıca Makedonyalı atalar tasvir edilmiştir. Kabartmaların ön kısımlarındaki kişi adları kazıldığından önemli oranda tahrip olmuştur. Bu parçaları toplayan Prof. Friedrich K. Dömer üzerinde çalışıp, Kommagenelilerin ana tarafı Slevkoslar-Makedonya, baba tarafı Pers yönünü bulmaya çalışmıştır. Doğu terastaki anıtlar büyük zorluklarla yapılmış olup, doğu kültür ve sanatının önemli temalarını yansıtmaktadır. Bu heykellerin yükseklikleri 8-10 metre arasında değişmektedir. Blok halinde 8 yontma taşın üst üste konulmasıyla meydana getirilmiş tahtların arkasındaki yazılar bugün bile kral I. Antiochos'un tanrıları ve buyrukları hakkında bilgi vermektedir.
Heykellerin üzerindeki yazılara göre, soldan sağa doğru, şu şekilde bir sıralama görülür: 1. Apollon (Güneş Tanrısı), 2. Fortuna (Bereket Tanrısı), 3. Zeus (Baş Tanrısı), 4. Herakles (Kudret Tanrısı), 5. Kuzey başta Kommagene'nin ilk kralı I. Antiokhos (M.Ö. 69-38). Bu tanrı ve tanrıça heykellerinin iki yanında doğuya özgü bir kartal ve arslan heykeli kuvvet ve kudret simgesi olarak yerleştirilmiştir. Büyük İskender çağından itibaren antik Pers ve yakındoğu inançlarının birleştiği yer olması bakımından doğu ile batının bir köprü niteliğini taşımaktadır. Bu eserler son Hellenistik çağı sanatının Anadolu'ya özgü eşsiz belgeleridir. Tanrıların elbiseleri Kommagene ülkesine özgü ve Pers etkisiyle yapılmıştır. Anıtların yan ve arka taraflarındaki yazılarda kralların doğum günleri, doğum günlerinde yapılanlar, emirler, ülkenin yönetimi ve idari kanunlarıyla ilgili yazılardır. Batı terasta bulunan aslan kabartması çok ilginç bir şekilde işlenmiştir. Bir varsayıma göre bu bir astronomi dönemini simgeleyen aslan kabartmasıdır. Aslan kabartmasının bedeninde 19 yıldız, çenesinin başladığı yerde hilal şeklinde bir ay vardır.
"Dünyanın 8. Harikası" nitelemesini hakeden Nemrut Dağı, Commagene Kralı I. Antiochos tarafından yaptırılmış bir açık hava mabedidir. Mabedde yer alan tanrı heykelleri ve kralın anıt mezarı olduğu tahmin edilen tümülüsün bulunduğu Nemrut Dağı, Malatyave Adıyaman il sınırları içerisinde bulunmaktadır.
Güneydoğu Toroslarm (Tümülüsle birlikte 2.150 metre) en yüksek noktası olarak kabul edilen zirvedeki arkeolojik kalıntılar, sadece ülkemiz bazında değil, dünya bazında da büyük öneme sahiptir. 19601ı yıllara kadar zirveye herhangi bir motorlu araçla ulaşmak mümkün değildi. O yıllara dek Nemrut'a ancak yürüyerek veya at sırtında ulaşmak mümkündü. Sonraları, Malatya ve Adıyaman tarafından ayrı ayrı, yapılan yollar, zirveye minibüs, taksi gibi araçlarla ulaşmayı mümkün kıldı.
Tümülüsün yapımıyla oluşturulmuş 50 metre yüksekliğindeki tepe, onlarca kilometre uzaktan bile görülebilir. Uzaktan bakıldığında tepe, ucu sivriltilmiş bir kalem ucu görüntüsü vermektedir. Bu tepenin altında kral ve yakınlarının mezar odaları ile hazinenin olduğu ortaya atılmışsa da, şimdiye kadar yapılan çalışmalarda henüz böyle bir şeye rastlanmamıştır. Tümülüs, baş ve kafa büyüklüğündeki taşlarla kapatılmıştır. Taban yarıçapı 1.50 metre olan tepeyle birlikte, Nemrut Dağı 2.150 metreye kadar yükselir.
Nemrut Dağı'na Mayıs ve Kasım ayları arasında ulaşılabilir. Diğer aylarda, yöreye özgü iklim koşulları ve coğrafya nedeniyle, dağa gidilmez. Bu aylarda karla dolu yollar ve dağlar geçite izin vermez. Dağın eteğinde Malatya Valiliğince yaptırılan 40 yataklı Güneş Otel, ziyaretçilere turizm sezonu boyunca hizmet verir.
Nemurt Dağı, sadece heykeller ve röliyefleri görmek için ziyaret edilmez. Güneşin doğuşu ve batışı, yörenin diğer çekiciliğidir. Akşam bulutların arasında yavaş yavaş kaybolan, sabah ise tersini yaparak yükselen güneş, izleyicilere unutulmaz dakikalar yaşatır ve karelerce film harcatır. Acele etmeden, yavaş yavaş yüzünü gösteren güneşin ışıkları çevresinde, aylara göre değişen, renk cümbüşleri oluşur. Bazen inanılmaz güzellikteki rengin adı mor olur, bazen kızıl, bazen de menekşe... Gece vakti, güneş battıktan sonra, bu kez ay sahneye çıkar. Eğer ay yüzünü tamamıyla gösterdiği bir dönemde ise, yani dolunaysa, zirveden bakarak Adıyaman, Malatya, G. Antep, Diyarbakır ve Ş.Urfa'yı kıvrıla kıvrıla kateden Fırat'ı seyretmek apayrı bir zevktir.
M.Ö. I. yüzyılda Commagene Krallığı'na hükmetmiş, I. Antiochos tarafından yaptırılan heykeller, tanrıları simgeler. Nemrut'un kalıntıları yapımından sonra, yüzyıllar boyu yalnızlığa terkedilmişlerdir. Sadece Dutluca, Harik, Gerger, Pütürge gibi yörelerden gelen avcılar ve çobanlar haberdar olabilmişler ve bunlar, günümüzden yaklaşık 150 yıl önce askeri amaçlarla yöreyi gezen, Prusyalı subaylar Helmut ile Moltke'yi kalıntılardan haberdar etmişlerdir. Sonrasında Nemrut Dağı zirvesindeki heykel başlarından tüm dünya haberder olmuş, araştırmalar, kazılar birbirini izlemiş, Nemrut ile ilgili bir yığın bilgi ortaya çıkarılmıştır.
Zirvedeki Arkeolojik Eserler
Törenler için kullanılan yol, zirveye güneyden ulaşır. Platformlar kuzey, batı ve doğu'da yapılmıştır. Zirveye kadar gelip aracınızdan indiğinizde, zirveye doğu, batı ve kuzeyden ulaşabilirsiniz. Batı ve doğu platformlarında yan yana konulmuş tahtlar bulunur. Yıllar önce tahtların üzerinde Kral Antiochos ve tanrıların heykelleri bulunmaktaydı. Sonrasında heykeller tahtlarla birlikte yıkıldı. Ayrıca, geriye kalan başlar koptu.
Heykeller birbirinin üzerine konulmuş sekiz mermer bloğundan oluşur, tik iki blok baş, üçüncüsü omuz, dördüncüsü bel ve göğüs, beşincisi kalça, altıncısı baldır ve taht, yedincisi ayak ve baldırın arka bölümleri ve son olarak sekizincisi tahtların ayağıdır.
Heykellerin ve tahtların yapımında kullanılan beyaz mermerler 30 km. mesafedeki Gerger'den, röliyeflerin yapımında kullanılan siyah mermerler ise 5 km. uzaklıktaki Karabela'dan getirtilmiştir. Heykeller doğu ve batı platformlarında simetrik olarak yan yana dizilmişlerdir. Bu heykeller şunlardır:
Herkül: Yunan Mitolojisinde yarı insanyarı tanrı bir karakter.
Artragenes: Mitolojide savaş tanrısı.
Ares: Pers tanrısı
Kral I. Antiochos: Kral kendisini tanrı sayardı. Bu nedenle heykelini eril ve dişil tanrı heykellerinin arasına koydurdu.
ZeusOramasdes (Ahuramazda): Bu tanrı, Pers ve Yunan uygarlıklarındaki belli başlı bütün tanrıları semebolize eder. Bu heykelin başı, en büyük Zeus heykel başlarından biri olarak bilinir.
Fortuna: Şans ve kader tanrıçası. Bu heykelin başı sebze ve meyve figürleriyle süslenmiştir.
Apollo: Mitra, Helio ve Hermes karışımı güneş tanrısı. Bunların yanı sıra, heykellerin hemen yanında kartal ve aslan heykelleri mevcuttur. İnanışa göre, kartal gökyüzünden, aslan ise yeryüzünden gelecek tehlikeleri savuşturacaktı.
Ayrıca, güney platformda Pers Kralı Darius'a ait bir portre bulundu. Kralın annesine mi, yoksa karısına mı ait olduğu belirlenemeyen bir portre de doğu platformda bulundu. Antiochos'un anne tarafından Büyük İskender'e, baba tarafından Darius'a dayandığı söylenir. Bu yüzden heykellerin tamamında Pers ve Yunan etkileri gözlenir. Bazı tanrı başları taçla süslenmiştir.
Kitabeler
Heykellerin önünde birer kitabe vardır. Kitabelerde 5 cm. uzunluluğunda Pers ve Yunan dilinden yazılara rastlanır. Bunlar Kralın doğum gününü, başarılarını ve yasalarını anlatır. Bir kitabede Antiochos, "dinine bağlı olduğunu göstermek için bütün bunları yaptırdığını ve bu kutsal huzur tören yerinin zaman içerisinde asla zarar görmeyeceğini" anlatırken, bir başkasında "halkının doğum günlerinde buraya gelip dans etmesini" ister.
Röliyefler
Zirvede ilginç denebilecek röliyefler (kabartma) de mevcuttur. Bazıları kralın tanrılarla el sıkışmasını gösterir. Tanrılarla el sıkışma ve aslan heykelleri Hitit etkisinin varlığını gösterir. Özellikle, kuzey platformunda birçok aslan ve kartal heykeli vardı.
Boyutları 1.75 X 2.40 olan aslan kabartmaları tarihteki en eski burçlardan biri olarak kabul edilir. Göğüs ve çene arasında bir hilal, 19 yıldız ve vücudun değişik bölgelerinde üç Yunanca harf (Jüpiter, Merkür ve Mars'ı simgeleyen) vardır. Başlangıçta bu sembollerin anlamı bilinmiyordu. Brown Üniversitesi'nden Otto Nongrtovver, uzun araştırmalar sonrası, kabartmaların esrarını çözdü. Ona göre, M.Ö. 62 yılını gösteren bu semboller, Kral Antiochos'un tahta çıktığı ve tapmağı bu tarihte yaptırmaya başladığını gösteriyordu.
Yukarıda, hakkında özet bilgi verilen Nemrut Dağı, günümüzde birçok turistin ilgisini çekmektedir. Mart ayından başlayarak Nemrut'a Malatya'dan ulaşmak mümkündür. Malatya Nemrut arasındaki Pütürge ilçesi üzerinden giden yol, Mart ayında dağa 10 km. mesafadeki Büyüköz köyüne kadar ulaşır. Büyüköz'e kadar araçla gelen turistler, yollarına at sırtında devam ederler. Çünkü, yol halen karla kaplıdır. Nisan ayından başlayarak Nemrut Dağı'nın girişine kadar gitmek Malatya tarafından sorun değildir. Kasım ayma kadar Nemrut için ziyaretçi akını başlamıştır. Avustralya ve Yeni Zelanda'dan tutun Avrupa ülkelerine kadar, hatta haritada gösterilmesi güç, ismini çoğu kimsenin bilmediği ülkelerden bile turist gelmiştir. (Örneğin, 1995 yılında Makao'dan ziyaretçi gelmiştir. Bu ülke, Çin'in güneyinde, HongKong'a yakındır).
Nemrut en yoğun ilgiyi, gezipgörmeyi adeta meslek haline getirmiş, kendilerine "backpacker" denen sırt çantalı turistlerden görür. Yanlarına gezdikleri ülkelerle ilgili bilgilerin yer aldığı kitaplardan tutun çadır malzemelerine kadar herşeyi alan bu tür turistler, Turizm îl Müdürlüğü'nün öncülük ettiği "organize turlar" sayesinde Nemrut'a gider ve dönerler. Seyahat acentalarının organize ettiği gruplara dahil olan turistler, backpacker'lar kadar yoğun sayıda gelmezler. Turistler Nemrut ziyaretlerinden ve Malatya'da gördükleri konukseverlik ve ilgilerden o kadar memnun kalırlar ki; bugün Avrupa'da yayınlanan birçok rehber kitapta kentimizden övgüyle bahsedilmekte, turistlerin Nemrut ziyareti için Malatya'yı tercih etmeleri önerilmektedir. Bu "memnun ayrılan bir turist bin turist demektir" sloganının çarpıcı örneklerinden sadece bir tanesidir.
Niçin Dağ Başı
Altaistik kültürlerde dağ kültürü özel bir öneme sahip olup, yüksek dağlar kutsal sayılır. Ona ulaşmak zordur. Bu inanca dayanarak Antiokhos mezarını ve tanrı heykellerini buraya yaptırmıştır. Bu Anadolu'nun eski inançlarından biridir. Kommagene krallığının üstünlüğü siyasal alanda olmayıp, ekonomik ve kültürel alanda olmuş ve doğu kültürünü batıya benimsetmiştir. M.O. 325-261 yılları arasında yaşamış Kommagene kralı I. Antiokhos kendisine tanrısal bir hava vermek için ulaşılması zor bir tepeye kutsal anıtlar yaptırmış, heykellerin sol kısmına yazdırdığı Grekçe kitabe ve ayrıca düzgün ve açık hatlarla yapılmış portreli kolossal taşlar ile bunu hissettirmiştir. Kommagene isminin nereden geldiği bilinmemektedir. Kommagene krallığının tarihi konusunda da fazla bir bilgi yoktur. M.Ö. 69'da I. Antiokhos Romalı general Luculus'a yenilmiştir. Bu kral hatırasını ebedileştirmek için Nemrut Dağı'nın tepesine büyük bir mezar anıtı ile tapınaklar yaptırmıştır.
Battagalgazi (Eskimalatya) İlçesi
Malatya'da turizmin ilgi odaklarından bir tanesi de Battalgazi ilçesinde yer alan eserlerdir. Bilindiği gibi Battalgazi halk arasında "Eskimalatya" adıyla anılmaktadır. Kuşkusuz bu tanımlama yersiz değildir. Roma döneminden 1838 yılına kadar Malatya halkı kent merkezi olarak bugünkü Battalgazi İlçesini seçti, "Aspuzu Bağları" denen günümüz Malatyası yazlık olarak kullanıldı. Söz konusu tarihte yapılan Nizip Savaşı nedeniyle Doğu Anadolu Kuvvetleri Komutanı Hafız Ahmet Paşa, orduyu Elazığ'dan boş olan Eskimalatya'ya getirdi. Aspuzu'ya yazlık için giden halk, ordu Eskimalatya'da kışlayınca dönemedi ve binaların tahtalarına kadar yakarak kente büyük zarar verdi. Böylece Yeni Malatya kentinin temelleri atılmış oldu. Malatya halkı, tarihin çeşitli dönemleri değişik uygarlıkların hükmü altında yaşarken, Eskimalatya'da çeşitli eserler inşa edildi.
Ulu Camii ve Silahtar Mustafa Paşa Kervansarayı bunlardan en önemlileridir. Camii Kebir olarak da anılan Ulu Camii ilk kez 7. yüzyılda Araplar tarafından yaptırılmıştır. Türkiye'de yaptırılan ilk camii olduğu sanılmaktadır. 1224 yılında Selçuklu Emiri Sabahattin İlyas tarafından yeniden yaptırılmış, Memluk ve Osmanlılar döneminde onarılmıştır. Cumhuriyet döneminde Vakıflar Genel Müdürlüğü'nce de onarımı yaptırılmıştır. Camii süsleme sanatının güzel örneklerine sahiptir. Kapı kemeri, büyük kubbe ve kasnağındaki işlemeli taş oyma motifleri, beyaz, siyah, lacivert, yeşil ve firuze renkli çini mozayikler ilgi çekicidir.
Eski Malatya'da turistlerin ilgisini çeken diğer eser Silahtar Mustafa Paşa Kervansarayı'dır. 1632 yılında Silahtar Bosnalı Mustafa Paşa tarafından yaptırılmıştır.
Karakaya Baraj Gölü
Büyük bir bölümü Malatya sınırları içinde kalan Karakaya Barajı Göl alanı'nda, Malatya Valiliğince Kırkgöz Köprü mevkiinde yaptırılan turistik tesisler ve feribot işletmesi çalışmaları ile ilde göl turizmine canlılık katılmıştır. 1993 yılından başlayarak Valilik, mahalli imkânları kullanmak suretiyle, Kırkgöz köprüsünden başlamak üzere Kömürhan karayolu köprüsüne kadar devam eden kıyı boyunca bir sahil yolunun yapımı çalışmalarına başlamıştır. Bunun dışında, baraj kıyısında Turizm Bakanlağınca Turizm Geliştirme Planları yapılmış olup, arazi mülkiyet tespiti gerçekleştirilmiştir.
İçmeler ve Dağ Turizmi İmkanları
|
|
|
İspendere İçmesi
MalatyaElazığ yolu üzerinde Malatya'nın 28 km. doğusunda İspendere köyündedir. içme, ağaçlar arasında açık bir alanda olup, üç kaynaktan çıkan su hem içme, hem de banyo yapma amaçlı kullanılmaktadır. Suyu; sindirim sistemi, idrar yolları ve karaciğer hastalıklarına iyi gelmektedir, il Özel idaresince yaptırılan bir motel ve gazinosu mevcuttur.
Balaban İçmesi
Darende ilçesi, Balaban bucağına 1 km. uzaklıktadır. Mide, böbrek rahatsızlıkları ve cilt hastalıklarına iyi gelmektedir.
Harap Şehir İçmesi
Doğanşehir ilçesindeki bu içmenin suyu, idrar yolları hastalıkları ve böbrek rahatsızlıklarına iyi gelmektedir.
|
|
İspendere İçmesi
MalatyaElazığ yolu üzerinde Malatya'nın 28 km. doğusunda İspendere köyündedir. içme, ağaçlar arasında açık bir alanda olup, üç kaynaktan çıkan su hem içme, hem de banyo yapma amaçlı kullanılmaktadır. Suyu; sindirim sistemi, idrar yolları ve karaciğer hastalıklarına iyi gelmektedir, il Özel idaresince yaptırılan bir motel ve gazinosu mevcuttur.
Balaban İçmesi
Darende ilçesi, Balaban bucağına 1 km. uzaklıktadır. Mide, böbrek rahatsızlıkları ve cilt hastalıklarına iyi gelmektedir.
Harap Şehir İçmesi
Doğanşehir ilçesindeki bu içmenin suyu, idrar yolları hastalıkları ve böbrek rahatsızlıklarına iyi gelmektedir.
|
|